Son yıllarda, kadına yönelik şiddet olayları giderek artmakta ve toplumsal bir yara haline gelmektedir. Bu bağlamda, 25 yaşındaki Zeynep, yaşadığı korkunç olaylarla toplumun duyarsızlığına karşı bir ses olmaya karar verdi. Zeynep, akıl almaz bir tehdit ve bıçaklı saldırı sonucunda hayatını kaybetmenin eşiğine geldi. Ancak bu süreçte yaşadığı zorbalığın ve şiddetin arka planında yatan gerçekler, toplumu derinden sarsacak türdendi. "Öldürüldükten sonra adım duyulsa ne olur?" sorusu, sadece kendi kaygısı değil, birçok kadının hayatındaki ortak bir korkuyu gözler önüne seriyor.
Zeynep, sevgi dolu bir ailenin bireyi olarak büyüdü. Genç yaşta sahip olduğu hayallerin peşinden koşmaya başlayan Zeynep, eğitimini başarıyla tamamladıktan sonra kariyerine yön verdi. Ancak iş hayatına adım attığında, cinsiyet eşitsizliği ve şiddetin ne denli yaygın olduğunu tecrübe etmeye başladı. Zeynep, ilk kez iş yerinde bir mesai arkadaşının cinsiyetçi davranışlarına maruz kaldı. Bu durum, onun hem psikolojik hem de sosyal açıdan derin yaralar açtı. Zeynep, tüm bunlara rağmen pes etmedi ve sesini duyurmak için adım atmaya karar verdi.
Bir süre sonra Zeynep, ilişki yaşadığı kişiden tehlikeli davranışlar sergilemeye başladığını fark etti. Sürekli olarak tehdit ediliyor, bulundukları ortamlarda aşağılanıyordu. Zeynep, bu durumu ailesi ve arkadaşlarıyla paylaştığında, çoğu kişi onun tedbir almasını ve ilişkiyi sonlandırmasını önerdi. Ancak Zeynep bunun yeterli olmayacağını düşündü. Duyduğu korku ve çaresizlik, onu daha da kamçıladı. Şiddet döngüsünü kırmak için görünmeyen bir sınırı aşma kararı aldı. İşte o noktada, bizlere anlatmaya başladığı hikaye, yalnızca kendi mücadelesi değil, binlerce kadının yaşadığı bir dramın hikayesine dönüştü.
Zeynep'in yaşadığı deneyim, aslında Türkiye'deki kadına yönelik şiddete karşı toplumsal duyarsızlığın bir yansımasıydı. Geçmişten günümüze, kadına yönelik şiddet vakalarının sayısı korkutucu bir hızla artmakta. Devlet kurumları ve sivil toplum kuruluşları bu konuda mücadele verse de, hâlâ yeterli bir farkındalık yok. Zeynep ve onun gibi kadınlar, seslerini duyurmanın zorlukları ile karşılaşıyor. "Öldürüldükten sonra adım duyulsa ne olur?" diye soran Zeynep, hayatının kaydedildiği bir sosyal medya platformunda video paylaştı. Kendi sözleriyle, "Beni sadece bir beden olarak değil, tam bir insan olarak görün" dedi. Bu sözler, sosyal medyada hızla yayıldı ve toplumsal bilincin artmasına vesile oldu.
Ayrıca, Zeynep'in hikayesinin ardından pek çok kadın, benzer olayları yaşamış olduklarını itiraf etti. Bu durum, toplumsal dayanışmanın önemini bir kez daha ortaya koydu. Kadınların, birbirleriyle dayanışmasının ve deneyimlerini paylaşmasının, bilinçlenme konusunda ne kadar etkili olduğunu gözler önüne serdi. Bu aşamada neler yapılabileceği konusunda ise uzmanlar, şunları öneriyor: İlk olarak, kadına yönelik şiddetle ilgili farkındalık artırılmalı. Eğitim kurumlarında genç bireylere yapısal cinsiyet eşitsizliği, şiddet ve haklar konuları üzerine eğitimler verilmesi oldukça önemli.
Bununla birlikte, kadın destek hatları ve psikolojik danışmanlık hizmetleri güçlendirilmeli. Hem bireysel hem de kurumsal düzeyde kadına yönelik şiddetle mücadelenin önceliklendirilmesi gerekiyor. Bazı aktivistlerse, Zeynep’in hikayesi gibi gerçek yaşam hikayeleri üzerinden toplumu bilgilendiren kampanyaların daha fazla gerçekleştirilmesi gerektiğini vurguluyor. "Bir kişi daha kaybetmeden, harekete geçmeliyiz" diyen Zeynep, umudunu kaybetmeden mücadelesine devam edeceğini vurguluyor. Zeynep’in cesareti, birçok kadına ışık tutuyor.
Özetle, Zeynep'in yaşadığı olaylar, sadece kendisini değil, çok daha geniş bir toplumu etkileyen sorunları gözler önüne seriyor. Onun isyanı, toplumda sesini duyurmayı önemseyen herkese ilham kaynağı oluyor. Bu ses daha da büyümeli ve hep birlikte, kadına yönelik şiddeti sona erdirmek için mücadele etmeliyiz. Çünkü Zeynep, "Bir kadın öldüğünde, sadece o ölmez, arkasında bir dünya eksik kalır." diyerek vurgu yapıyor. Zeynep gibi kadınların sesi, duyulmayı bekliyor ve bizlerin görevi, bu sesi yükseltmektir.