İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun, “Gazze’de kimse açlıktan ölmüyor” şeklindeki açıklaması, dünya genelinde geniş yankı uyandırdı. Bu sözler, Gazze'nin durumuna ilişkin ciddi bir tartışmanın fitilini ateşledi. Ancak, bu açıklamaların ne kadar gerçekçi olduğu veya gerçekte halkın durumu üzerinde nasıl bir etkisi olduğu konusunda farklı görüşler var. Maddi kaynaklar, insani yardımlar ve tanık anlatımları doğrultusunda Gazze'deki açlık gerçeği, Netanyahu'nun ifadeleriyle çelişiyor. Gazze'deki yaşam koşulları, birçok uluslararası kuruluş tarafından endişe verici boyutlarda tarif ediliyor. Bu yazıda, Netanyahu'nun sözlerinin arkasında yatan gerçekleri inceleyeceğiz.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Dünya Gıda Programı (WFP), Gazze’de ciddi bir beslenme sorununun olduğunu rapor ediyor. Yapılan araştırmalara göre, bölgede yaşayan insanların büyük bir kısmı, yeterli ve dengeli beslenme imkanından mahrum. 2023 itibarıyla, Gazze Şeridi’nde yaklaşık 1,6 milyon insan açlık veya yetersiz beslenme riski altında. Bu rakam, bölgedeki nüfusun yaklaşık %70’ine tekabül ediyor. Binyamin Netanyahu’nun bu açıklaması, bu istatistikler göz önüne alındığında, pek de gerçekçi görünmüyor.
FAO raporlarına göre, Gazze’deki siyasi ve ekonomik durum, tarım sektörünün çökmesine neden oldu. Yetersiz su kaynakları, elektrik kesintileri ve sınırlı hayvan besleme imkânları, bölgedeki gıda üretimini olumsuz etkiliyor. Sıklıkla geçim kaynakları elinden alınan çiftçiler ve balıkçılar, yaşamak için gerekli olan besinleri sağlamakta büyük zorluk yaşıyorlar. Tüm bu koşullarda, açlık ve yetersiz beslenme krizi, giderek derinleşiyor.
Gazze'deki insanların günlük yaşamlarını anlatan tanıkların ifadeleri, Netanyahu’nun düzyazısının aksine oldukça çarpıcı. Örneğin, Gazze’de yaşayan 35 yaşındaki Ahmed, ailesini beslemek için her gün saatlerce iş aramak zorunda kaldığını ifade ediyor. "Bazı günler sadece ekmek bulabiliyorum. Çocuklarımın ne yiyeceğini bile bilmiyorum. Yanlış bir şey söylersem, ceza alırım. Ama kimse bizi duymazsa, kimse bizim acılarımızı hissetmezse, biz nasıl yaşayacağız?" diyor. Bu tür ifadeler, Netanyahu’nun sözlerinin gerçek hayatta ne denli boş olduğunu gözler önüne seriyor.
Bir başka tanık olan Fatima, 52 yaşında ve altı çocuğu var. Onun durumu da benzer şekilde dramatik: "Bir hafta boyunca hiç et yemedik. Kimsenin aç olmadığı yalan, sadece bizi cezalandırmaya yönelik bir tanım. Gerçek şu; biz her gün açlığa doğuyoruz ve çiftliğimiz olmadığında ne yapacağımızı bilmiyoruz" ifadelerini kullanıyor. Bu tanıklıklar, bölgedeki insani krizin derin çukurunu gündeme getiriyor ve sadece rakamların değil, bireylerin hikâyelerinin de önemini vurguluyor.
Sonuç olarak, Netanyahu'nun söylediği gibi "Gazze'de kimse açlıktan ölmüyor" ifadesi, gerçeklerden uzak bir açıklama olarak öne çıkıyor. Uluslararası kuruluşlar, tüm bu veriler ve tanıklar ışığında, Gazze'de zor bir yaşam sürdüren insanların acılarını görmezden gelmemek gerektiğini vurguluyor. Bu açıklamalar ve tanıklıklar, Gazze’deki insani krizin ve açlık gerçeğinin ne denli ağır olduğunu gözler önüne seriyor.
Özetle, İsrail yönetimi ve dünya kamuoyu, Gazze'deki bu dramatik durumu daha iyi anlamalı ve gerekli adımları atmalıdır. Aksi takdirde, sadece rakamları konuşan bir dünya, insanları göz ardı eden bir geleceğe doğru sürüklenmeye devam edecektir.